Tasarrufa tüketimden başlanabilir mi?

İsviçreliler, 27 Eylül 2020 pazar günü, haftalık 40 saat çalışma baz alındığında aylık karşılığı 4.100 İsviçre Frangı olan ( yaklaşık 33 Bin TL ) asgari ücreti oylamak için referanduma gidecek.

https://tr.euronews.com/2020/09/07/isvicreliler-dunyan-n-en-yuksek-asgari-ucreti-icin-referanduma-gidiyor

Ülkemizde asgari ücret 2020 sonuna dek 2 bin 324 TL ve tüm ücretliler içinde asgari ücretle çalışanların oranı 2014 yılında açıklanan son rakamlara göre %41’in üstünde. O tarihten sonra, bu rakamlar bir daha açıklanmamış. Bundan 6 yıl önce açıklanan rakam olan %41 bile, Avrupa ülkelerinden bir hayli fazla…

https://tr.euronews.com/2020/02/05/turkiye-de-iscilerin-ne-kadari-asgari-ucretle-calisiyor-sendikalar-2020-tespit-komisyonu

Yaşadığımız dünya zıtlıklarla dolu. Ülkemizin birey gelirleri hakkındaki gerçeği de bu. Tasarruf, ülkemiz özelinde asgari ücretli seviyesinden çıkabildiğiniz noktada başlayabiliyor doğal olarak… Bunu göz ardı edemeyiz.

Kendimize bir tasarruf hedefi belirleyip eyleme geçtiğimizde, aslında geleceğimiz için en büyük adımı atmış oluyoruz. Fakat bu büyük adımın başlangıç günü, bir soruya verdiğimiz yanıtla çok net bağlantılı: Ne kadar gelir elde ettiğimiz

Gelir mi az, gider mi çok?

Teknolojiyle hızlanan, sadeleşmek yerine karmaşıklaşan, zorunlu bireyselliğe iten ve ‘doğaldan’ daha da soyutlayan bu hayat döngüsünde tasarruf yapmak, ihtiyaçları alt alta yazıp baktığımızda; hepimize zor görünebilir.

Elimizde yeterli kaynak yoksa veya çok kısıtlıysa, tasarruf hedefi için daha başlangıçta hevesimiz kırılabiliyor…Bu dönemi ancak, geleceğimizi dikkatle planlayarak, harcamalarımızı kontrol ederek, tasarruf yöntemleri geliştirip giderleri azaltarak geçirebilirsek; her bütçeye göre farklılık gösteren bir periyotta fırsata çevirebilmek ve tasarrufa geçebilmek mümkün…

Toplumsal problemlerimizden biri de, yeterli geliri olmasına rağmen, giderlerinin çokluğu dolayısıyla tasarruf edemeyenlerin azımsanmayacak sayıda olması…

Ülkemizdeki tasarruf azlığı, son 15 yıla damga vuran hane borçluluğunun doğal sonuçlarından biri olmuş. Az kazanan az kazandığı, çok kazanan çok harcadığı için tasarrufa fırsat bulamamış.

Bir kaç soruyla devam edelim dilerseniz…

Bütçe disiplinine uyarak, harcamaları azaltmak ve tasarruf aşamasına geçmek mümkün mü?

Gerçekten ihtiyaçlarımızı mı karşılıyoruz, isteklerimizi mi?

Aylık harcama listenize baktığınızda, kredi kartı ödemeleri ve bireysel kredi taksitleri, toplam gelirinizin yüzde kaçına geliyor?

İhtiyaç kredisi alıp ilk bir kaç ay görece rahat geçindiğinizi gördükten sonra, ödeme planında kalan taksit sayısına bakarken kendi kendinize hayıflandığınız oldu mu?

Kendinizi suçlamayın.

Gelin rakamlara göz atalım.

84 milyona yaklaşan bir nüfusun parçasıyız.

Kredili bireylerin nüfusa oranı

Ülkemizin nüfusu 84 milyona yaklaştı(*). Ekteki linkten ülkemizin demografik durumu ile ilgili en güncel bilgiye ulaşmış olacaksınız.

18 yaş altı ve 70 yaş üzeri nüfusu bunun dışında bıraktığımızda, ‘kredi verilebilecek’ yaş grubunun, nüfusun 54 milyonluk kısmı olduğunu görüyoruz.

Kredi ile borçlanılan tutar 791 milyar TL’yi, bireysel kredi kullanan birey sayısı ise 33 milyonu geçti. (**)

Birey başına düşen bireysel kredi borcuna baktığımızda ise rakamın 23.694 TL olduğunu görüyoruz, bir başka deyişle, asgari ücretin on katı.

54 milyonluk kredi alabilir nüfustaki 33 milyon bireysel kredi borçlusu, yaklaşık olarak %61 gibi bir orana denk geliyor ki; 10 kişiden 6 kişinin borçlu olduğunu gerçeğini gözler önüne seriyor. Dağılımına bakalım:

  • İhtiyaç kredileri %49
  • Konut kredileri %33
  • Kredi kartları %16
  • Taşıt kredileri %4

( * ) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33705

( ** ) https://www.riskmerkezi.org/tr/istatistikler/23

Konut kredileri

Konut kredileri

Konut kredisi, ister borçlanma ile mülk sahibi yapıp kiraya verdirsin, isterse de bireyi kira ödemekten kurtarsın, ulaştırdığı sonuç itibariyle tasarrufa yönelik bir kredidir ve bireylerin tasarruflarına orta-uzun vadede olumlu etki eder.

Bu nedenle, konut kredisi kullanımını diğer bireysel kredi türlerinden ayrı tutuyorum.

Kredi kartları

Kredi kartları

2005 sonrasında, kart kullanan birey sayısının hızlı artışı, sürecin özellikle başlangıcında bankalar arası kart yarışındaki sert rekabet, bireylerin elde ettiği yüksek kart limitleri, kart harcamalarının taksitle yapılabilir hale gelmesi gibi bir çok yenilikle kredi kartı, hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi.

2005’li yıllar henüz finansal okuryazarlık kavramının hayatımıza girmediği ve tüketici bilinçlendirme çalışmalarının pek olmadığı bir dönem…

Bireylerin kredi kartlarına tanımlanan bu limitler, bir süre sonra hatalı kart kullanım alışkanlıklarıyla birleşti, kredi kartı kullanımı ülkemizde yanlış kurgulanmış oldu. İnsanlar kredi kartını bir ödeme aracı olmaktan çıkarıp bir borçlanma aracına dönüştürdü.  2013 sonunda bireysel kredilerdeki kredi kartı payı %25’lere kadar ulaşmışken; BDDK’nın kart limitlerine ilişkin yeni kurallar, minimum ödeme oran değişikliği gibi düzenlemeleri yoluyla süreci daha rasyonel kurallara bağlaması, etkisini %16 seviyesine kadar gerilemeyle göstermiş gibi görünüyor.

https://www.bddk.org.tr/Sss-Kategori/Banka-ve-Kredi-Kartlari/8

Ancak burada ciddi bir illüzyon var bana göre. Cezbedici limitlerle hayatımıza giren kredi kartlarındaki ölçüsüz harcamalar borç seviyesini arttırdıkça, ekstrelerin tümü ödenemez hale geldi. Bir süre sonra durum minimum ödeme yoluyla da sürdürülebilir olmaktan çıktı. Bu sıkışma, daha geniş çaplı bir kısır döngünün kapılarını açtı:

Kredi kartı borçlarını ihtiyaç kredisi ile kapatmak.

İhtiyaç kredileri

İhtiyaç kredileri

İllüzyonun düşündürücü kısmı kredi kartı ile ihtiyaç kredisi yüzdelerini topladığımızda ortaya çıkıyor: %65!

İstisnalar hariç, ülkemizdeki ihtiyaç kredisi kullanımının genel sebebi, borcu borçla kapatmaktır. Benzer sebeplerle kullanılan iki finansal üründür, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi…Kısa vadelidirler ve konut kredisi gibi, size orta-uzun vadede tasarrufu arttırıcı kazanımlar sağlamazlar. %65’lik bu yüksek oran, ülkemizdeki ihtiyaç kredisi kullanım mantığının, tasarrufu değil tüketimi destekleyen bir çizgide olduğunun ispatı. İnsanımız, ihtiyaç kredisini bu sebeple kullanıyor.

Düşünün…

Bir bilgisayar almak istiyorsunuz, bütçeniz tüm fiyatı kısa vadede karşılamıyor. Dokuz ay sonunda ulaşabileceğiniz bir refah seviyesini, cebinizdeki bir ödeme aracıyla dokuz ay öne, bugüne çekiyorsunuz. Bu durum, akıllıca kullanılırsa harika bir şey! Bilgisayarınızın aylık taksitlerini dokuz aylık harcama döneminizde dikkate alır, bütçenizi buna göre dengelerseniz.

Ancak ülkemizde böyle olmuyor. Dikkatsiz davranıp tüketim döngüsüne kapılıyor, taksitli harcamalarla limitleri dolup ödenemez hale gelen ekstrelerin yükünden kurtulmak için, bu kez hepsini toplayıp ihtiyaç kredisiyle daha uzun vadeye bölüyor ve hayatımıza devam ediyoruz.

Bugünkü tasarrufu ıskalamanın yanında, gelecekteki tasarrufu da azaltmış oluyoruz.

Geleceği bugünden tüketiyoruz…

Tükettiklerimizi gözden geçirmek

Tasarrufa geçebilmenin başlangıcına çok basit bir kayıt sistemini koyarım.

Excel kullanabilirsiniz, deftere yazabilirsiniz, telefonunuza bütçe yönetimi uygulamalarından birini indirebilirsiniz, hangi yolu seçerseniz seçin; öncelikle yapmamız gereken şey tüm gelirleri ve tüm harcamaları tek tek yazmaktır. Harcamalarınızın dönemselliğini görebilmek için, tabloyu veya tuttuğunuz çizelgeyi minimum iki yıllık yapmanızı öneririm.

Altta çok basit bir örneğini görebilirsiniz.

İlk etapta bu kayıtları tutmak, şimdiye kadar böyle bir alışkanlığınız yoksa sıkıcı gelebilir, ancak tüm harcama kalemlerini tek tek yazdığınızda, giderlerinizi disipline etmenin ilk adımını attığınızı da göreceksiniz.

Şimdiye dek dikkatinizi çekmeyen bazı giderlerin bütçenizde ne kadar yer ettiğini saptayabilir, bütçedeki dönemsel dalgalanmaları kayıt altına alabilir, hangi ayların zor geçeceğini, hangilerinin tasarrufa daha uygun olduğunu, kesin çizgilerle olmasa bile, en azından tahmin edebilirsiniz.

Bu bile, tasarrufla ilgili en değerli kazanımı elde etmenizi sağlayacaktır: motivasyon.

Tasarruf iyileştirir…

Yazının girişinde altını çizdiğim zıtlık, bireysel tasarruflarla çözülecek bir konu değil ne yazık ki. Daha büyük adımlar gerekiyor.

Ancak bireysel tasarruflarımızla iyi şeyler yapabiliriz.

Bunlar da kaynaklarımızı verimli kullanmak ve kaynak yaratamayacak hale geldiğimizde, tasarrufla geçmesi gereken yılları mumla aramamak olabilir. Çünkü zamandan daha değerli bir şey yok.

Harcama yapmadan önce kendinize soracağınız çok temel bir soru, bu zamanı verimli kullanmak adına tahmin edemediğiniz fırsatlar sunabilir:

İhtiyacım mı var? ‘İstiyor’ muyum?

Tasarruf, hayatın bıraktığı yıpratıcı izleri dahi tedavi edebilen çok önemli bir iyileştirici…

Hem zihnen, hem bedenen…

Planlı, gerçekçi hedeflerle bezenmiş ve tüm aile tarafından benimsenmiş bir tasarruf döngüsü, olumlu sonuçlarını gösterdikçe motive eden harika bir ilerlemedir. Gelişimi somut olarak gördükçe sizi mutlu eder.

Tüketimi kontrol altına alarak, ortak emekle gösterilen tasarruf çabası, herkesin hayatında mutlak yer almalı. Çünkü toplum olarak önce az tüketmeye, ardından çok üretmeye ve mutlaka tasarrufa ihtiyacımız var.

Siz de kendi adınıza, artık bir yerden başlayın.

Sağlıkla kalın…

tasarruf delileri tarafından yayımlandı

Finans sektöründe 23 yıllık bir yolculuk. Sermaye piyasaları, çeşitli bankalarda portföy yöneticiliği, Satış Müdürlüğü deneyimleri. SPK Türev, SPK Düzey3, BES ve SEGEM Lisansları. Son dönemde ekonomiye, iktisada yoğun ilgi. Evli, 2 çocuk babası, tasarruf delisi.

Tasarrufa tüketimden başlanabilir mi?” için 2 yorum

  1. Özellikle tasarrufun psikolojik neden- sonuçları üzerine odaklanmanız yazılarınızı okurken ilgimi çekiyor. %40’lık bireysel kredi borçlusu yüzdesini hesaplarken 84m-33milyon şeklinde hesaplamışsınız; ancak 84 milyonun bireysel kredi alabilecek yaş aralığındaki kısmı (malum ilkokula giden çocuk da bu sayıya dahil) üzerinden bu yüzdeyi hesaplarsak hem daha anlamlı, hem de durumun vahametini daha çok gözler önüne seren bir tabloya ulaşırız diye düşünüyorum. Bu güzel yazı için teşekkürler.

    Liked by 1 kişi

    1. Merhaba. Harika tespit. Saptamayı daha çarpıcı kılardı 18 yaş altı kitleyi çıkarsaydım. Teşekkür ederim size.
      *Not: Bugün düzeltmeyi yapıp tekrar yayınladım. Selamlar

      Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: