Giriş
31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü Çin Ülke Ofisi, bilinmeyen bir vaka tipini kayıtlara geçirirken, adres olarak da Çin’in Hubei eyaletindeki Wuhan şehrini göstermişti. Bu vaka tipi, 7 Ocak 2020’de daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni tip koronavirüs olarak literatüre geçiyor ve Covid-19 olarak tanımlanıyordu.
Tarih 11 Mart 2020’ye geldiğinde, salgının çıkış yeri olan Çin dışında 113 ülkede de görülmesi üzerine Covid-19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın: pandemi olarak tanımlandı. (1)
Pandemi dönemlerinde toplumların doğal savunma hatları sağlık sistemi ve o sistemin aktif çalışanları olmaktadır. Covid-19’un tüm insanlık için en yıpratıcı tarafı ‘bilinmezliği’ olarak ifade edilebilir. Yayılma hızı göz önüne alındığında, özellikle salgının ilk evrelerinde, ülkeler arası gelişmişlik farklarını bile ikinci plana atan geniş bir çaresizlik yarattığı görülmüştür.

Amaç
Bu çalışmada, Covid-19 salgınının sağlık çalışanları üzerindeki etkilerine odaklanılacak, pandemi sürecinde sağlık sistemi ve sistemin bizzat kendi çalışanları üzerinde yarattığı fiziksel-psikolojik travmalara dikkat çekilerek; konuya ücretli emek, yabancılaşma ve rol çatışması gibi kavramlarla da açıklama getirilecektir.
Yarattığı etkileri yaşamımızda halen güçlü biçimde hissettiğimiz Covid-19 ile yapılan mücadelede en önde mücadele eden sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi, güvenlikle ilgili sorunlarının çözülmesi ve psikolojik açıdan desteklenerek toplumumuza tekrar güçlü sağlık profesyonelleri olarak dönmelerinin önemi açıklanmaya çalışılacaktır.
Araştırma sırasında sağlık sektöründe yer alan meslek örgütlerinin basın açıklamalarından, gazete haberlerinden, Dünya Sağlık Örgütü ve T.C. Sağlık Bakanlığı gibi global ve yerel kurumların kamuya açık olarak paylaştığı bilgilendirmeler ve bu bilgilendirmelerde yer alan datalardan yararlanılmıştır.

Covid-19 ve Sağlık Sistemindeki Kayıplar
Covid-19 sürecinde ön safta yer alan sağlık çalışanlarının yaşadığı en ciddi fiziksel risk, sebebi bulunamayan ve çok hızlı yayılan bir hastalığa mesleki çözüm yaratmak amacıyla çok uzun sürelere çıkan çalışma sürecinin bizzat kendisi olmuş; sadece ülkemizde değil, dünyada da sağlık çalışanları doğrudan salgın riskine maruz kalmışlardır.
Ülkemizde ve dünyada sağlık çalışanları, toplumun diğer kesimlerine göre yaklaşık 10 kat daha fazla oranda Covid-19 hastalığına yakalanmaktadır. (2)
Ülkemizde ilk Covid-19 vakası 11 Mart 2020’de raporlanmıştır. (3) Yılın sonuna baktığımızda 31 Aralık 2020 tarihli Sağlık Bakanlığı resmî site verilerine göre, ülkemizde 2.208.652 adet Covid-19 vakası görülmüş, bu vakalardan 20.881 tanesi vefat ile sonuçlanmış durumdadır. (4)
Türk Tabipler Birliği’nin yayınlamış olduğu ‘Covid-19 Pandemisi Altıncı Ay Değerlendirme Raporunda’ İzmir Tabip Odasının yapmış olduğu saptama, sağlık çalışanlarının 10 kat daha fazla hasta olduğunun altını çiziyor, (5) basında Türk Tabipler Birliği’nden alınan bilgiye de yer verilerek, 28 Aralık 2020 tarihi itibariyle ülkemizde Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık personeli sayısının 302’ye çıktığı belirtiliyordu. (6)
Sağlık Çalışanları özelinde Covid-19 sürecinde güçlükler
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık çalışanlarının hakları, rol ve sorumlulukları ile ilgili olarak yayınladığı bildiride, sağlık çalışanlarının karşılaştıkları risk ve tehlikeler arasında, salgına yol açan Covid-19 virüsüne maruz kalmanın yanı sıra uzun çalışma saatleri, psikolojik stres, aşırı yorgunluk, mesleki tükenme, damgalanma, fiziksel ve psikolojik şiddeti saymaktadır. (7)
Şiddet olgusu ülkemizde, Üsküdar Üniversitesi tarafından yapılan ve 81 ilde 897’si sağlık çalışanı olmak üzere toplam 6 bin 318 kişinin online olarak katıldığı araştırmada çok çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. Araştırmada sağlık çalışanları, kendilerine ve meslektaşlarına yönelik şiddetten yüzde 55 oranında kaygı duyduklarını ifade etmektedirler. Ölümleri halinde aile bireylerinin gelecekleri konusunda kaygı duyanların oranı ise yüzde 43 olarak kayıtlanmıştır. (8)
Toplum olarak sağlık çalışanlarına olan bakışımızın normale dönebilmesi, sağlık çalışanlarına duyulması gereken saygının toplumun tüm kesimlerine yeniden benimsetilebilmesi, uygulanan şiddetin hukuki sonuçlarının sıfır tolerans ile süratle adalet mekanizmamıza taşınabilmesini gerektirmektedir.

Sağlık çalışanlarının yaptıkları iş nedeniyle aldıkları zorunlu risk, doğrudan salgına maruz kalmaları ve fiziksel şiddet ile bitmemekte, bunlara ücretler genel seviyesindeki yetersizlik nedeniyle yaşanan maddi güçlükler de eklenmektedir. Bilindiği gibi, işçinin emeğini bir iş sözleşmesi karşılığında satması olarak da tanımlanan ücretli emek; sağlık çalışanlarının da maddi edimlerine ulaşma yoludur.
Pandemi nedeniyle var olan koşulların daha da ağırlaşması, üstelik fiziksel ve duygusal anlamda yenilenmeye en çok ihtiyaç duydukları dönemde kaldırılan izinler, aralıksız çalışmak gibi ağır yükümlülükler, elde ettikleri tek kazanım ‘ücret’ olan sağlık çalışanlarının; aldıkları risk ile kıyaslandığında çok düşük gelirler elde ettiği yönündeki görüşlerin de dile getirilmesine yol açmış, salgının başlangıcında, sağlık çalışanlarına yapılan ek ödemelerin üç ay ile sınırlandırılmış olması da meslek örgütlerinin sıklıkla eleştirdiği uygulamalardan biri olmuştur. (9)
Profesyonel mesleklerin niteliği gereği, meslek öncelikleri ile ebeveyn-evlat gibi sosyal rollerinin arasına sıkışan, pandeminin olağanüstü koşulları yüzünden ‘birini tercih etmek’ zorunda kalan sağlık çalışanları, sosyal rolü yerine getirememekten dolayı hem kendilerine hem de çevrelerine karşı bir yabancılaşma yaşayabilmektedirler.
Covid-19 riski nedeniyle kendi çocuğuna yaklaşama, ev ortamına girememe, bu durumun kendi çocuğunda yarattığı psikolojik soruna şahit olma ve sorumluluğu altındaki bakıma muhtaç yaşlı aile bireyleriyle ilgilenememe gibi durumlar, sağlık çalışanında mesleki yükümlülük ile sosyal yaşam ikileminde bir rol çatışmasına dönüşebilmekte, sağlık çalışanını ‘tükenmişlik’ gibi tamiri zor bir duygu ile karşı karşıya bırakabilmektedir. (10)

Sağlık çalışanlarının mesleklerini daha iyi ekipmanlar ve daha iyi fiziksel koşullarda yapabilmesinin yarattığı olumlu etkiyi, salgın sürecinde bu tarz yeterlilikleri üst seviyede olan gelişmiş ülkelerin pandemi ile olan mücadelesinde gözlemlemek mümkün olabilmiştir.
Ancak sorun ülkemiz özelinde sadece maddi şartların yetersizliği ile ilgili değildir. Sosyolojik bir analiz sorunudur. Hastalar veya hasta yakınları tarafından şiddet olaylarına maruz kalma olgusu ülkemiz sağlık sisteminde sıkça yaşanan çok ciddi bir sorun olarak halen çözümlenmeyi beklemektedir.
Sorunun sağlık çalışanları üzerinde yarattığı duygusal travmanın çözümlenmesi konusu ise, hem sağlık çalışanı olma yolunda bireylerin yeniden özendirilmesi, hem de var olan sağlık sisteminde etkinliğin arttırılabilmesi için, vazgeçilmez bir etik değer olarak sosyal yaşamımıza hızla entegre edilmelidir.
Sonuç
Pandemi dönemi, sağlık çalışanlarımıza duyduğumuz ihtiyacı kesin şekilde ilk sıraya koyan travmatik dönem olarak tarihteki yerini alacak. Bu süreçte küresel salgın dinamiklerinin ürkütücü yönünü bizzat yaşayan ve aldığı riski ikinci plana iterek fedakârca mücadele eden sağlık çalışanlarına hem dünya hem de ülke olarak büyük bir teşekkür borçluyuz.
Ancak bu borçluluk halinin sadece söylemde kalmaması için, sağlık çalışanlarına ait çalışma şartlarının, kendilerini daha değerli ve üretken hissetmeleri adına, fizyolojik ve psikolojik gerekliliklerle beraber, mesleki teknik ve sosyal yönden de yeniden tanımlanması, ardından güçlü biçimde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde Covid-19’un meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi gerektiğine yönelik tartışmalar halen devam ederken, bu konudaki sonucun bahsettiğimiz yeni ve güçlü standartların arasında olup olmayacağını ilerleyen süreçte göreceğiz. Bu yönde atılacak adımların gücü, sadece Covid-19 dönemiyle sınırlı kalmama ve genele kararlı biçimde yayılma kapasitesiyle doğru orantılı olacaktır.
Yakın gelecekte, Covid-19 sürecinde yaşananların, sağlık çalışanlarına ve sağlık sektörüne olan ‘saygı’ bakımından toplumumuzda yaşanan çarpıcı örnekleriyle önemli bir inceleme alanı olmasını beklemek, akademik açıdan da sürpriz olmayacaktır.
‘Covid-19’da Sağlık Çalışanı olmak: Yaşatabilmek ve Yaşayabilmek İkilemi‘
Yücel Ferek
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi
Sosyoloji Bölümü – Sosyolojide Araştırma ve Uygulamalar Dersi
Proje Ödevi – 02.01.2021
Kaynakça
1. Saatçı, E, Prof. Dr., Covid-19 Pandemisi ve sağlık çalışanları: Yaşatmak mı yaşamak mı? Derleme, Türk Aile Hekimleri Dergisi, 2020, Cilt 24, Sayı 3, Adana http://www.turkailehekderg.org/wp-content/uploads/2020/10/Tahud-27-Derleme-Covid-Saglik-calisanlari.pdf
2. Türk Toraks Derneği, Sağlık Çalışanlarında Covid-19’un Meslek Hastalığı olarak kabul edilmesi TTD Basın Bildirisi. 16 Aralık 2020 https://toraks.org.tr/site/news/10130
3. T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. COVID-19 (SARS-CoV-2 Enfeksiyonu) Genel Bilgiler, Epidemiyoloji ve Tanı. 29 Haziran 2020 Ankara.
4. T.C. Sağlık Bakanlığı Resmî Sitesi https://covid19.saglik.gov.tr
5. Türk Tabipler Birliği Covid-19 Pandemisi Altıncı ay değerlendirme Raporu, s.304 https://www.ttb.org.tr/kutuphane/covid19-rapor_6.pdf
7. Türk Tabipler Birliği Resmî Sitesi, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Covid-19 Açıklaması https://www.ttb.org.tr/userfiles/files/dso-saglik-calisanlarinin-sagligi.pdf
8. NP İstanbul Beyin Hastanesi Web Yayını. https://npistanbul.com/koronavirus/saglik-calisanlari-koronavirusten-cok-siddete-ugramaktan-korkuyor
9. Saatçı, E, Prof. Dr., Covid-19 Pandemisi ve sağlık çalışanları: Yaşatmak mı yaşamak mı? Derleme, Türk Aile Hekimleri Dergisi, 2020, Cilt 24, Sayı 3, Adana http://www.turkailehekderg.org/wp-content/uploads/2020/10/Tahud-27-Derleme-Covid-Saglik-calisanlari.pdf
10. Saatçı, E, Prof. Dr., Covid-19 Pandemisi ve sağlık çalışanları: Yaşatmak mı yaşamak mı? Derleme, Türk Aile Hekimleri Dergisi, 2020, Cilt 24, Sayı 3, Adana http://www.turkailehekderg.org/wp-content/uploads/2020/10/Tahud-27-Derleme-Covid-Saglik-calisanlari.pdf