Aslına bakarsanız bu satırları yazdığıma inanamıyorum. Bundan 4-5 yıl önceki halimi düşününce…
Kayıptan korkan, risk tahammülü oldukça düşük seviyede olan bir yatırım anlayışım vardı benim uzun bir dönem; inanamıyor olmamın nedeni de bu aslında. Bir önceki yazımda başlı başına risk içeren bir seçenek olan ‘döviz riski yatırım’ ve bunun finansal piyasalardaki en riskli türlerinden biri olan ‘Eurobond’ ürününden bahsetmiş; hisse senedi yatırımlarımla ilgili düşüncelerimi bir sonraki yazıda paylaşacağımı belirtmiştim.
O yazı, bu yazı.
Pandemi sonrası tasarruflarımızı yatırıma dönüştürme sürecimiz ‘kendini her gün yenileyen’ bir ‘öğrenme’ süreciyle devam ederken; yatırım denen şeyin aritmetik değil, duygusal olduğunu anlamak, oldukça ufuk açıcı oldu benim için, ailemiz için.

Büyük resmi görebilir miyiz?
Öğrenme sürecinin en güçlü tetikleyicisi ‘merak’ bildiğiniz gibi.
Bende de öyle oldu. Finansal varlıkları teker teker ele alıp, riskleri, getiri potansiyelleri ve dönemsellikleri gibi temel özelliklerini derinlemesine okudukça, tasarruf sürecimizi başarılı yatırımlara götürebilecek şeyin aslında ‘büyük resmi görebilmek’ olduğuna inandım.
Evimizdeki her bireyin kendine ait bir BES planı var -o dönemde 18 yaş altı BES yoktu- planları kendi adımıza yapıp %100 lehdar olarak oğullarımızı seçtiğimiz planlarda bile ‘Borçlanma araçları, Para Piyasası Fonları’ gibi şimdi nasıl seçtiğime hala inanamadığım fon karmalarını benimsediğimi gördüm.
Varlık sınıfı bazında getirilerin nasıl farklılaştığını görüp, uzun vadeli yatırımlarda riskli kabul edilen unsurlara da yer verilebileceği gibi kendim için devrimsel bir düşünceye evrilmem de, bu uzun okuma, bilgi edinme sürecinden sonrasına rastlar.

Hisse senedi konusundaki motivasyonumun temelinde ne olduğunu düşündüğümde aklıma gelen en güçlü cevap, sabredebilme erdemini gösterebilen istisnai insanların elde ettiğini okuduğum efsanevi getirilerdi.
Hani şu ‘Vay be!’ dediklerimizden.
Yıllar önce alınan, uzun süre elde tutulan hatta belki de unutulan bir hisse senedinin, sahibini ondan bile habersiz biçimde, sessizce zengin edişi de diyebiliriz.
İnsana bir hedef lazım
Ancak elbette ki romantik şekilde başladığım bu macerayı sürdürülebilmek için ‘disiplin’ gerekiyordu, ister istemez ben de o yöne evrildim. Hisse senedi piyasaları ile ilgili ‘iyi kitapları’ okudukça, muhafazakar yatırımcı geçmişimden gelen bir iç ses nedeniyle, hisse senedi zamanlaması yapamayacak biri olduğum yargısına çabucak vardım.
Benim hisse senedi yatırımım öyle tasarlanmalıydı ki, gece yatağıma yattığımda içimdeki o iflah olmaz muhafazakarı bastıracak bir mantık silsilesi olmalıydı hisse senetlerim para kaybettiğimde.
Hangi hisse senedi portföyünün benim uykumu en az kaçıracak portföy olduğunu anlamaya çalıştım. Zira yaşım itibariyle ‘hisse senedi sayesinde temettü emeklisi’ olacaksam, çok fazla bir zamanım yoktu; ancak bir yandan da ‘yaşım itibariyle de’ yaşam döngümün yatırımlarda risk alınabilecek dönemini çoktan geride bırakmıştım.

Bu ikilemden çıkmaya çalışırken, kendimce bir çözüm buldum. Aslında mucidi ben değilim, bu fikri de bir kitaptan okudum, mantık süzgecimden geçirdim ve uygulamaya karar verdim.
Benim hisse senedi portföyümde hisse sayısı çok az olamazdı, çünkü riski bölmeliydim; hatta bu sayı 12 ile 18 hisse senedi arasında değişmeliydi ki, kalp çarpıntısına gelemezdim, hisse başına aldığım riski minimize etmeliydim. Bu yöntemin riski azaltırken, getiriyi de baskıladığını bilmiyor muydum, elbette biliyordum ancak bu seçim ‘geceleri beni uykusuz bırakmayacak’ bir tercih; burada herkesin tercihi farklılaşabilir, herkes kendi yaşam döngüsünde çok başka riskler alabilir.
Portföy oluşumunda bu disipline bağlı kalıp, yaşam döngümüzü merkeze koyarak tercih yaptım zaten. Evimizde eşim ve iki oğlum da dahil olmak üzere, toplamda 4 tane, bir diğer deyişle her bireyin bir hisse senedi portföyü var. Çocukların portföylerini henüz yaşam döngülerinin erken dönemlerinde olduklarından daha uzun vadeli beklentilere cevap verebilecek seçeneklerden oluşturdum.

Eşimin ve benim portföyüm ise, emeklilik dönemimize 5-6 yıllık bir süre kalmışken, emeklilikte bize ‘sürdürülebilir gelir yaratan’ bir mantıkla biçimlendirilmeliydi. Bunu da temettü ile yapacaktık. İsterseniz bu iki portföyü ‘temettü portföyleri’ olarak adlandırayım; çocukların portföyleri ise ‘büyüme odaklı ve geleceğe yönelik’ portföyler olsun.
Sektörel dağılım hisse senedi yatırımında riskleri dengelemek ve farklı sektörlerden tercihler yaparak büyük resmi ıskalamamak gibi bir etki yaratıyor bence portföylerde.

Hisse seçimlerimi oldukça radikal biçimde ‘sadece rasyonel nedenlere dayalı olarak’ belirlemeye çalıştım. Bu saptamaları,
- Şirketlerin faaliyet raporları,
- Yatırımcı sunumları,
- Analist sunumları,
- ‘Hedef fiyat belirleme’ amaçlı dönemsel analiz raporları,
- Şirketle ilgili haber akışları,
- Şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerine olan uyumu,
- AB ile komşu bir ülke olduğumuz gerçeğinden hareketle AB’nin karbon nötr politikasına uyumlu iş modelleri oluşturup oluşturmadığı,
- Sürdürülebilirlik ilkelerine göre çalışıp çalışmadığı gibi oldukça geniş bir karar ağacının dallarından çıkardığım sonuçlarla yaptım.

Araştırma, inceleme ve karar verme gibi ‘ön süreçleri’ olabildiğince sağlam yapmalıydım ki, uzun vadeli yatırım yolcuğumda sadece şirketlerdeki sahiplik oranımı, yani bir diğer deyişle hisse adedimi istikrarla arttırma konusunda ‘odağımı’ koruyabileyim.
Portföyü oluştururken aynı zamanda, şirket seçeneklerim arasında ‘değer yatırımı‘ odaklı şirketler olduğu kadar ‘büyüme odaklı’ şirketler de olmalıydı ki, değer yatırımı şirketleri hali hazırda zaten fazlasıyla büyük olduklarından, büyüklükleri sebebiyle elde ettikleri üretim çıktıları hacimleri doğrultusunda büyük olamadığında, aradaki farkı henüz büyüme evresinde olan iyi şirketlerin yüksek marjlarıyla dengede tutabileyim.
Bu düşünceyle de portföyümün üçte birini gelecek beklentileri güçlü kurgulanmış, büyüme odaklı planlamaları olan ve bu doğrultuda yatırım yapan şirketlerden oluşturmalıydım.

Çocukların portföyünde büyüme amaçlı, gelecekte daha büyük değerler yaratabilecek şirketlerin oranı daha yüksek olabilirdi, ki öyle yaptım. Onların portföyünde bu oran %50 gibi.
2020 yılının temmuz ayında yapılmış bir hisse senedi yatırımıyla ilgili elbette ki elimdeki done, sadece bir buçuk yıla yaklaşan bir getiri çıktısından ibaret.
Ukalalık yapmayacağım.
Ancak şunu net gördüm.
Düzenli alımlarla, istikrarla arttırılan hisse senedi adetleri, portföydeki ‘yatırım maliyetini dengeleyen’ ve zaman geçtikçe hisse adedinin artışına paralel olarak, sürdürülebilir geliri ‘mümkün hale getiren’ en önemli unsur.
Şöyle ki, Temmuz 2020’de 65K gibi oldukça mütevazi bir başlangıçla yatırıma başladığım hisse senedi evreninde; yılı sene sonuna kadar yaptığım düzenli alımlarla 86K gibi bir büyüklükle bitirmiştim. Gülmeyin, tutar küçük biliyorum.
2021 yılının Mart ayı gelip, portföyümdeki şirketlerim birer birer temettü dağıtmaya başlayıp, Mayıs sonu geldiğinde 2020 yılında 86K yatırım yaptığım portföy bana 8K gibi bir temettü getirince şunu çok iyi anladım. Yatırımlarım kartopu etkisini, ben düzenli olarak hisse senedi almaya devam edersem ve aldığım ‘temettüleri de aynı hisseye yatırarak bileşik getiriyi mümkün hale getirirsem’ gösterebilirdi.

2021 Mayısında bu gerçeği gördüğümde hisse senedi yatırımlarımla ilgili iç motivasyonumun bir hayli güçlendiğini fark ettim.
Üstelik bu uğraş, beni geliştiren bir sürecin içine de itmişti.
Portföyümde 15 tane şirket olunca, her hafta sonu biri ile ilgili araştırma, okuma, not alma gereği hissettim. Yatırım şirketimin temel analiz platformunu daha sık kullanmaya, şirketlerimin haber akışına daha fazla hakim olmaya başlamıştım.

Bu bilgi akış süreci, bir süre sonra çok önemli bir davranış değişikliğine de yol açtı. Hisse senedi yatırımlarımın ilk günlerinde hisse fiyatlarına günde en az 3-4 kez bakan ben; zaman geçtikçe bunu sadece akşamları yapar hale geldim. Portföyün geldiği noktayı her akşam kontrol ederken bu süre önce bir haftaya, sonra iki haftaya çıkar oldu.

Çünkü başlangıçta belirlediğim hisse adet hedefi doğrultusunda, ulaştığım hedef gerçekleştirmeler henüz daha %8 gibi %9 gibi tek haneli olduğundan, odaklanmam gereken asıl şeyin ‘payımı arttırmak’ olduğunu kavradım. Hafta sonları çalışmalarımı da bu doğrultuda yapar oldum. Bir temel analiz platformu satın alarak hem sahip olduğum hisse senetlerini, hem de portföyümde olmayan ancak dikkatimi çeken hisse senetlerini ‘temel analiz’ kriterlerine göre değerlendirir oldum.
Sosyal medyada takip ettiğim ekonomistler, finans profesyonelleri bende bu anlamda çok önemli değişimlerin itici gücü oldular ve hala da bu rutine keyifle devam ediyorum. Okuyorum, izliyorum, analiz ediyorum, biriktirmeye devam ediyorum.
Peki bu kadar stratejiden sonra 2021 yılının temettü çıktısı nasıl olacak, bu benim için çok kritikti. Kartopu etkisi çok önemli ve bunun gücünü arttırabilmek için ilk yıllarda sabırla biriktirmek, adet arttırmak ve tasarruflarımı yatırıma dönüştürme sürecimde ‘payımı arttırmaya odaklanmak’ zorundayım.

Hesaplarıma göre, 2022 yılında alacağım muhtemel temettü tutarı, küçük oğlumun %80 burs ile okuduğu özel okulun bu yılki eğitim ve yemek ücretini karşılayacak seviyeye ulaşıyor, kısacık bir macera için şahane bir başlangıç!
Rakam olarak da 18K TL’ye denk geliyor; çok ümit verici.
Hatta 2022’nin geri kalan 11 ayında hisse senedi yatırımlarımıza ne kadar ‘ilave’ yapabileceğimi de kabaca hesaplamış durumdayım. Enflasyonun ürkütücülüğü ve maaşların ‘enflasyon kadar artmamış olması’ elbette can sıkıcı ve hedeflerimde daraltıcı bir etki yapacak ama, şükür ki borçlanma periyodumuz sona ereli 3 yıl gibi bir süre geçtiğinden, daha rahat davranabileceğimi düşünüyorum.
Tasarrufu yatırıma dönüştürme işindeki en güçlü silahımızın ‘borçsuzluk‘ olduğunu bir kez daha çok net görüyorum.
Her insan önce kendi yaşamından ders alıyor, bizim aile olarak en büyük sorunumuz; ki burada en büyük sorumluluk bana aittir; tasarruf disiplininden uzaklaştığımız 4 yıllık bir zaman diliminde ‘gereksiz borçlanmak’ ve bu borçlanmayı anlamsızca devam ettirerek bir süre sonra parasal açıdan hareket edemeyecek hale gelmek ve önlem almak zorunda olduğumuz gerçeğini en sert biçimde hissetmekti. Borçlarla olan savaşımı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
Heyecanla Mart 2022’yi bekliyorum.
Yılın ilk temettüsü ödemesi beni şimdiden motive ediyor. Kendi yaptığım hatayı çocuklarımın yapmaması için onlara örnek olmaya çalışıyorum. Telefonlarına portföy izleme programları indirdim, haftalık sohbetler yapıyoruz, hisseler neden düştü, neden prim yaptı anlamaya çalışıyorlar. Şimdiden yorum yapıyor, beni yönlendiriyor, fikir veriyorlar, yatırımlarını sahipleniyorlar.
Sanırım en önemlisi de bu olacak onlar için ileride.
Kendi ölçümüzde bir yatırım ve yaşam mottomuz var küçük beylerle;
- Tasarrufu asla küçümseme,
- En küçük banknotla bile yatırım yapabilirsin,
- Sabır bu süreçteki en önemli duygu durumudur,
- Sadece hedefe odaklanmalı,
- Tasarrufu yatırıma aktarmaktan korkmamalı,
- Bileşik getirinin gücünü asla ıskalamamalı,
- Dalgalanmalarda yolundan çıkmamalı,
- Sürekli devam etmelisin.
Sözün Özü
Hisse senedi yatırımında en güçlü kılan taraf güncel kalmak zorunda olmak belki de, hayatın içinde olmak, olanı biteni, dünyayı takip etmek, yatırım yaptığın şirketi bu kriterlerle izlemek. Bir sonraki yazıda hisse seçimlerimdeki detaya ineceğim.
Sabır çok önemli bir erdem ve hisse senedi yatırımı, eğer strateji belirleme ve hisse seçimlerini rasyonel kriterlere göre, emek harcayarak yaptıysanız, bunun karşılığını alma ümidi veren en güçlü seçenek bana göre.
Evet, bana göre!
Çünkü yatırım işinde;
- Her zaman
- Her yerde
- Her karar
- Öznel!
Sağlıkla Kalın.
Merhaba çok güzel bir yazı ve bende 1 ay oldu başlayalı geçtiğimiz 3 yıl boyunca al sat yaptım ve kaybettim(beceremedim,yönetemedim)
temel analiz programı satın aldım demişsiniz bu programdan detaylı bahsedebilir misiniz?bilgimiz olur
BeğenBeğen
Merhaba. Finnet Plus 2000 ve F-Ray Finansal Teknolojiler kullanıyorum. Selamlar
BeğenBeğen