
Yazma düşüncesinin verdiği müthiş motivasyonla ekran başına oturduğum ilk gün, yayınlayacağım yazının bir paragrafına şu cümleleri yazmıştım:
‘Blogdaki fikirler, finans sektöründe geçen 23 yılda gözlemlediğim insan davranışları ve bizzat yaptığım hatalarla harmanlanan bir deneyim seti aslında. Bunları, finansal özgürlük kazanma yolculuğunda halen uyguladığım stratejiler, bu süreçte yaşadığım duygular ve mesleki deneyimlerime rağmen yaptığım basit hatalarla bezeli bir yol haritası olarak sizlerle paylaşacağım.’
Finansal Bağımsızlık
İnsan hata yaptığında daha iyi öğreniyor. Yaşanmışlık, en iyi öğretici çünkü. Ben de herkes gibi, yaşadıklarım, gördüklerim ve deneyimlediklerimi paylaşıyorum. İnsanoğlu önce kendinden ilham alıyor.
Bugün izninizle, sizinle yaptığım hataları paylaşmak istiyorum. Finansal özgürlük yolunda, yapılmaması gereken basit hatalar…Sonuçları itibariyle, sadece benim değil, ailemin de yaşam rutinini baltalayan, yaşanan hayatı dahi kısıtlayabilen bir yanılgının faturaları…
Bilinçli tasarrufa kesin olarak geçme kararı, herkes için farklı nedenlerle verilebiliyor. Gönüllü ya da zorunlu. Benim kararım bir zorunluluktu. Bazen iş ortamının yarattığı baskı hali, kendinize, ailenize ve sonucunda geleceğinize odaklanmanızı engelleyebiliyor. Uzunca bir süre, böyle bir ruh haliyle bütçe yönettim. Ardından, bir değişikliğe karar verdim, kariyerim için farklı bir adım attım. Hak ettiğim tazminatı da, tasarruflarımıza koydum. Takvim 2018’in haziran ayını gösteriyordu…
Boş bir excel sayfası
Bir çoğumuz gibi ben de, gelir gider hesabı yapmak gibi bir alışkanlığa sahibim. Bir pazar günü, not defteri yerine, bir excel sayfası tercih ettim. Borçlanmadan çıkma kararının başlangıcı, galiba bu oldu benim için. Bulunduğum günden Ocak 2021’e kadar, zorunlu veya dönemsel ayırt etmeden, olmuş veya olacak tüm harcamaları sayfaya not ettim.

- Gıda ve temizlik gibi market harcamaları
- Ulaşım harcamaları
- Giyim harcamaları
- Faturalar
- Bireysel kredi taksitleri
- Kredi kartı borçları
- Kredi kartı taksitli alışveriş detayları
- Apartman aidatı
- Çocukların okul harcamaları
- Kredili mevduat hesabı ödemeleri
- Yaz ayları için tatil bütçesi
- Araba-dönemsel kasko masrafı
- Araba-dönemsel trafik sigortası masrafı,
- Araba-dönemsel periyodik servis bakım masrafı
- Araba-iki yılda bir genel muayene masrafları
- Konut ve DASK poliçe masrafları
- Eylülde artan kırtasiye ve okul kıyafet harcamaları
- Çocukların kurs ücretleri ( basketbol, yüzme vb )
- Çocukların harçlıkları
- Eşimin ve benim günlük harcamalarımız için nakit para vb.
Liste bitmek bilmiyordu…
Farkettiyseniz kira yok. Çünkü 2009’da %1,51’den 96 aylık krediyle evimizi almış, faizlerin düşmesi, iki kez vade kısaltmalı refinansman derken 96 aylık borcu 58.ayda bitirmiştik. 2014’ün ilk ayıydı…
Konut kredisinin bitişi ile excel tablom arasında dört yıldan fazla var. Normal şartlarda bu sürede tasarrufların büyümesi beklenir, ancak öyle olmadı, konut kredisinin yerine büyük oğlumuzun okul taksidi geldi. Bunu küçük oğlumuzun ilkokul başlangıcı izledi, özetle harcama listemiz, satırlarından pek bir şey kaybetmedi.

Gerçekle yüzleşme
Modern insanın en büyük ihtiyacının ‘anlaşılmak’ olduğunu düşünmüşümdür. Ne kadar sevilirsek sevilelim; insan olarak hepimiz, hayatımıza dair bazı kırıntılar bırakıyoruz ardımızda. O kırıntılar, hayattan aldığımız mesajın diğer insanlara aktarılabilmesi için, içten içe bulunmasını istediğimiz ve bulunduğunda da ‘farkedilmemizi’ sağlayacak ipuçlarıymış gibi geliyor bana.
Bulunduğunda ve hayat mesajımız ‘anlaşıldığında’ huzur bulacakmışız gibi.
Anlaşılma ihtiyacı, yaşadığımız hızlı çağda, tatmin edemediğimiz duyguların başında.
Bir çoğumuzun aklına bile gelmeyen, öncelik sıralamamızda yer etmeyen bir şey belki de, kim bilir… Ancak bunun sürekli ertelenmesi ve eksikliğinin maddi şeylerle doldurulmaya çalışılması, bizi bu kez, tanıdık bir duygunun yokluğuyla karşı karşıya bırakıyor: mutluluk.
Mutluluğu farklı farklı seçeneklerde arıyoruz. İnsan mutsuzken, buna çözüm bulmak istiyor. İşin finansal tarafına baktığımızda ise, mutsuzken daha çok tüketebiliyor, borçlanıp odağını kaybedebiliyor.
Benim, dört yıl gibi hatırı sayılır bir süre boyunca, içinde yaşadığım duygu buydu. Tüketimle elde etmeye çalıştığım tatmin sabun köpüğü gibi geçti ve karşıma daha büyük sorunlar çıkardı. Tasarruf alışkanlığım kesintiye uğramış, bir de buna yaşadığım dar boğazları yeni borçlarla aşmak gibi yanlış kararlar da eklenince; yüzleşmekten korktuğum gerçek, artık önümü kapamıştı:
- dört bireysel kredi
- dört kredi kartı
- bir kredili mevduat hesabı
- çocukların okul ödemeleri
- diğer sabit giderler…
Önceki yılların finansal kazanımlarını da birer birer eritmiştim. Başım iki elimin arasında, uzunca bir süre, öylece kalakaldığımı hatırlıyorum…

Borçlar 58 , tasarruflar 42 !
Ev ve araba gibi büyük tasarrufları hesaba katmazsak, tasarruflarımız borçlara yetmiyordu. Elimizdeki likit değerin %40 fazlası kadar borcumuz vardı. Tablonun asıl moral bozan kısmı ise, borcun uzun vadeye yayılmış olmasıydı. ( kalan taksit sayısı 33’ün üstünde olan, dört tane kredi )
Özeti, hem güncel durumda eksideydik, hem de en az üç yıl bu kaotik durumu devam ettirmek zorundaydık. Konuştuk…
Çocukların ihtiyaçlarını kapsam dışı bırakıp, tasarrufa gidilebilir her kalemi incelemeye karar verdik.

Bu kadar gider mi olur?!
Listeyi oluştururken, giderlerin ne kadar çok olduğunu farkettim. Ana tabloda, sadece faturalar detayında on bir gider kalemi vardı ve yazının giriş kısmındaki diğer harcamalarla birlikte toplam gider sayısı otuzu buluyordu!
‘İşten artmaz, dişten artar’ dedik, yemek ücretlerinin pahalı olduğu yerlerde çalıştığımız için, eşim ve ben öğle yemeğini evden götürdük. Yemek çeklerini de markette kullanarak kart giderlerini baskılamaya çalıştık. Bu önlemlerin, kart harcamalarında %10 gibi bir tasarruf yarattığını söyleyebilirim.

TV platformlarından birinde paket hizmete ( TV+internet+ev telefonu ) döndük, ev interneti ve ev telefonunu iptal edip iki faturayı azalttık. Diğer TV platformunu giriş pakete alıp, fiyatı üçte bire çektik. Cep telefonu tarifelerimizi değiştirdik. Elektrik, su ve doğalgazla ilgili olarak da bildiğimiz küçük önlemlere odaklandık. Bu dokunuşların etkisi de, fatura giderlerinde %15 gibi bir tasarrufa işaret eder…

Market harcamalarını gözden geçirdik. Depolamadan kaçındık, aldığımızı tüketmeye özen gösterdik. Alışverişi sadece cumartesi günü, haftalık ölçekte ve mahalle marketinden yaptık. Büyük marketlerden uzak durduk. Günlük tüketilenleri de, sabah erkenden almaya çalıştık.
Fiyat etiketlerine daha fazla dikkat ettim. Kafamda bir fiyat hafızası yaratmaya çalıştım, bu durum bir süre sonra en küçük alışverişteki fiyat değişimini bile algılamamı sağladı.
İhtiyaç kredileri
Bahsettiğim bu dokunuşlar bütçemizde olumlu sonuçlar yarattı elbette. Ancak asıl mesele; krediler, kart ekstre borçları ve taksitli kart harcamalarıydı.
2020 sonuna kadar ödenecek olan tüm bireysel kredi taksitlerini tabloya koydum.
Kredi taksitleri kaçınılmazdı, zira hem faiz oranları çok düşüktü, hem de erken kapatmayı düşünmeyeceğim için düzenli ödemek dışında seçeneğim de yoktu!
Bu yüzden kısa/orta vadede tamamen eritebileceğim giderlere odaklandım: Kartlar ve kredili mevduat…

Sadeleşme adımları
Sadece bir kartı market alışverişlerinde kullandım, ona da haftalık harcama limiti koyup, bu kurala kesin biçimde uyuyordum. Komik gelebilir, market alışverişine aç olarak gitmemek gibi bir kuralım bile vardı.
Tüm kredi kartları için ayrı dosyalar açıp, kart bazında tüm borçları, minimum ödemeyle en hızlı kaç ayda bitirebileceğimizi hesapladım. Minimum ödemeyle faiz ödüyordum ancak buna katlanacaktım.
Sonraki ayın ekstre borç tahminini, toplam borçtan minimum ödemeyi çıkarıp, kalan bakiyeye bir aylık faiz işleterek yapıyordum.
Bu tahminlerin tümünü simülasyona ekledim. Kredili mevduat hesabı için de aynı yöntemi uyguladım.

Eşimle birlikte, iki kartı hemen o ay iptal ettik. Diğer ikisinin borçlarını da bir yıl içinde tamamen bitirecek ve limitlerini okul ödemeleri için yedekte tutacaktık. Ekstreler gelmeye devam etti, dördüne de öngördüğüm tutarlarda ödemeler yaptık. İptallerin borcu, yeni harcama olmadığı için azalarak eridi; diğer ikisinin limitleri de açılmaya başladı.
Tabloda bir satırı kar-zarar durumuna ayırmıştım. Sanırım en kritik saptamaları da bu sayede yapıyordum. Hangi ay artıda olduğumu, hangi ay ekside olduğumu önceden kestirebiliyordum.
Sıkıntılı aylarda harcama konusu olan herhangi bir şey bir istek ise, zaten almıyorduk. Bir ihtiyaç ise ertelenebilir olup olmadığına bakıyorduk. Erteleme lüksümüz varsa, bütçe açığı olmayan ayda gideriyorduk.

Tasarruflar
Borçlar bu haldeyken, tasarruflarımız gelenekseldi ve ilk dokuz ay çok az büyüyebildi. Çünkü kartlarda ilk ödemeler yüklüydü ; öyle aylarda bazen mevduat faiziyle, bazen anaparadan bir miktar çekerek eksiği tamamlıyorduk. 2018 yazında yüzde 25’lere fırlayan TL faizler o dönemde tasarruflarımızı artırmıyordu belki ama, borçlarımızı azaltıyordu. Bu da bir şeydi…
Bütçe ayırıp, ekleme yaptığımız tek bir yatırımımız vardı: Bireysel emeklilik. Ailenin her ferdi için ayrı ödeniyordu, katkı payına hiç ara vermedik. Katkıları minimuma çektik, ancak ödedik. Fiziki altına ise, hiç dokunmadık.
Dokuz ayın sonunda…
Tüketimi baskılayıp, borca öncelik verince, taksiti biten kartlar hayatımızdan çıktı, aktif kart ikiye düştü. Kredili mevduat hesabı kapandı. Üç borçtan kurtulduk. Net birikimlerimiz ( birikimler – borçlar ) eksi bölgeden, artı bölgeye geçti. Borç & tasarruf ilişkisi, tasarruf lehine döndü.

Sürecin en keyifli kısmı, bir sonraki ay ödeme yapmayacağım satırları tablodan silmekti. En büyük mutluluğum bu olmuştu.
Ders almanın yaşı yok
Tüm bunlar yazarken kolay, yaşarken zor elbette… Borçları azaltma çabamızdaki en zor dönemin notları bunlar. Sonuç olarak özel bir deneyim, doğru&yanlış, günahı benim.
Ancak şunu biliyorum, plan dahilinde ulaşılan her hedef, yorgunluğu alıyor ve yeni motivasyon sağlıyor.
Benim için ders alınacak kısım, meslek avantajı taşımama rağmen hatalar yapmaktı. Boşluğu tüketimle doldurmaya çalışmak, borçları sürekli uzun vadeye yaymak gibi…
Yolculukta yirmi sekiz ay…
Elbette ki herkesin tasarruf hikayesi farklı. Benimki, doğru bir uzun vadeli borçlanma sonucunda konut sahibi olarak başladı. Çocukların okul masraflarının devreye girmesiyle devam etti. Kırılma noktasıysa dört yıl gibi bir süre, tasarrufa odaklanmamaktı.
Boş excel sayfasının üzerinden geçen yirmi sekizinci ayda, borç-birikim ve net birikimlerden oluşan Eylül 2020 grafiği aşağıdaki gibidir. En hoşuma giden kısmıysa, borç ve birikim çizgilerinin birbirlerinden net biçimde uzaklaşması.
Aman uzak olsunlar!

Bitirirken…
Hangi yoldan gidersek gidelim; sonucunda varmak istediğimiz yer aynı: finansal özgürlük.
Temel ilke borçlanmayı makul tutmak, mümkünse kısa vadeli tüketimler yerine, orta/uzun vadeli yatırımlar için borçlanmak ve tasarrufları çeşitlendirerek büyütmek olmalı.
Kabaca iki buçuk yıla yaklaşan bu öğretici sürecin bende bıraktığı en derin iz nedir diye düşünüyorum…
Mutluluğu tüketimde aramamak!
En net çıkarımım budur…
Başladığım günle bugün arasında nasıl bir fark var diye sorarsanız da,
Şunu mutlulukla söyleyebilirim:
Borçlar 12, tasarruflar 88 !
Sağlıkla kalın…